The Abyss Arjantin İzleSoğuk Savaş dönemi sırasında bir Amerikan nükleer denizaltısı bilinmeyen bir düşmanın saldırısına uğrar ve deniz tabanına oturur. Amerikan donanması yakınlardaki bir petrol istasyonunun çalışanlarından olayın sebebini araştırmalarını ister ve onlara destek olarak bir özel tim ve yüksek teknolojiyle donatılmış bir araştırma denizaltısı gönderir. Elde ettikleri veriler ve tesbitleri sonucunda takım “kaza”nın sebebinin dünya dışı varlıkların saldırısı olabileceği yargısına varır, fakat araştırmalarında ilerleyebilmek için “Abyss” adı verilen derin sualtı kanyonuna girmek zorundalardır.The Abyss önceden de karamsar gelecek tasarımlarına filmlerinde (Terminator, Aliens) çokça yer veren James Cameron’ın geleceğin dünyası ve uzay maceralarından “şimdiki zaman”a dönerken bilim-kurgu tecrübesini beraberinde getirdiği ve “gerçek dünya”ya uyguladığı çarpıcı bir yapım.The Abyss Arjantin İzle filmi için yorumlarınız bizim için önemli

Hiroshi Teshigahara'nın tuhaf varoluşsal meseli Suna No Onna (Kum Kadın), gerçekçiliğin ve eğretilemenin alışılmadık bir birleşimi olarak göze çarpıyor. Kumsalda böcek toplayan bir böcekbilimci (Eiji Okada), gizemli bir kadının (Kyoko Kishida) misafirperver davetini kabul eder. Ama bu kadının, bir kum çukurunun dibine kurulmuş, durmaksızın sürünen kum taneciklerinin sürekli kürekle atılarak durdurulabildiği evinde, çok geçmeden kendisini tıpkı koleksiyonlarındaki böcekler gibi kapana kısılmış bulur.Kısmen neofeminist bir deneme, kısmen politik bir tez, kısmen de bir yaşamda kalma öyküsü olan Suna No Onna, temel düşüncesinden hem daha azını hem daha çoğunu ifade ediyor. Okada, çukurdan felakete bulaşmadan kaçamamaktadır ama ilk akla gelen soru neden öyle bir yere ev yapıldığı yönünde olacaktır. Kishida, Okada'nın işi karşılığında ona cinsel tekliflerde bulunur ancak bunun ne kadarı onu yalnızlığından uzaklaştırma amaçlıdır? Suna No Onna, evcimenlikle dalgasını mı geçmektedir, onu yüceltmekte midir yoksa onu mitolojideki Sisifos efsanesi tarzında bir karabasan olarak mı betimlemektedir? Her nasılsa, bu film, oldukça ilgi çekici kum görüntüleri barındırıyor. Filmin kendisi gibi, görüntü yönetmeni Hiroshi Segawa'nın görüntülediği kum tepeleri de hiç ummadığınız yerlerde sık sık yer değiştiriyor, kayıp gidiyor, eleniyor, yıkılıyor...

Cinnet filmi, yazar Jack Torrance'ın kış sezonu boyunca kapalı olan Overlook Oteli'nin bakımını yapmayı kabul ederek, ailesiyle otele taşımasının ardından ortaya çıkan metafizik olayları konu alıyor. Otel kış süresince kapalı olacağı için Jack ve ailesi burada uzun süre kalacaktır. Ailenin küçük çocuğu bu otelde kötü ruhların olduğunu hissetmeye başladığında, sonra neler olacağını izleyin.

Mononoke The Movie The Phantom in the Rain Japonya İzleEdo hareminin odalarında, iki yeni gelen, siyasi entrikaları, rekabeti ve sadece bir gezgin ilaç satıcısının yok edebileceği intikamcı bir ruhu ortaya çıkarır.Mononoke The Movie The Phantom in the Rain Japonya İzle filmi için yorumlarınız bizim için önemli

1980'lerin Stockholm’ünde yaşayan Oskar, yalnızlıkla boğuşan bir çocuktur; okulda sürekli alay edilir, hayatında sevgi eksiktir. Bir gece tanıştığı Eli adlı genç kız gizemli ve soğuk ama aynı zamanda ödün veren biri gibidir. Eli’nin görünürdeki masumiyeti altında büyük bir sır saklanır: o bir vampirdir. Zamanla Oskar ve Eli arasında tuhaf, kırılgan bir bağ kurulur. Lateksin, karanlığın ve ölümsüzlüğün iç içe geçtiği bu dostluk, hem insan olmanın sınırlarını sorgular hem de vampir mitini yeniden yorumlar. Film, dışlanmışlığı, sevgi arayışını ve feda etmeyi iç içe dokur; sadece korku ya da gerilim olarak değil, insan ruhunun çift taraflı karanlığını gösteren bir yapıttır.

2004 yapımı “Testere” (orijinal adıyla *Saw*), James Wan’ın yönetmenliğinde çekilen, psikolojik korku ve gerilim türünün modern klasiklerinden biridir. İki yabancı, ıssız bir banyonun zıt köşelerine zincirlenmiş şekilde uyanır. Aralarında bir ceset vardır ve kısa süre içinde sadist zekâya sahip “Jigsaw” lakaplı katilin ölümcül oyununa hapsolduklarını anlarlar. Film, yalnızca fiziksel değil, ahlaki sınırları da test eden bulmacaları, gerilim dolu atmosferi ve unutulmaz finaliyle dikkat çeker :contentReference[oaicite:1]{index=1}.

Geçmişin etkisinden kurtulmaya çalışan ikiz kardeşler, yeni bir başlangıç umuduyla ayrıldıkları kasabaya geri dönerler. Ancak bu yer, onların düşündüğü gibi sıcak bir yuva olmaktan oldukça uzaktır.Karanlık bir sır, yıllar önce terk ettikleri topraklarda hâlâ varlığını sürdürmektedir. Kasabanın sessizliği altında gizli olan gerçek, ikizleri geçmişteki hatalarıyla yüzleşmeye zorlamaktadır.Kaçtıkları şeyin aralarına geldiğini fark ettiklerinde, her şey için çok geç olabilir. "Şeytanla dans edersen, bir gün seni evinde bulur" sözü artık bir uyarı olmaktan çıkıp bir lanet haline gelir.Geçmişin karanlığıyla yüzleşmek zorunlu hale gelmiştir. İkizler, kasabanın gizemlerini çözmeye çalışırken karşılarında dehşetin tam ortasında bulurlar.Bu sefer kaçış söz konusu değildir; geriye kalan tek şey, yüzleşmek zorunda kalmaktır.

Get Out, Chris adlı genç bir adamın sevgilisi Rose’un ailesini tanımak için çıktığı hafta sonu yolculuğunu anlatıyor. Başta sıcak karşılanan Chris, kısa süre içinde ailede ve çevresinde tuhaf davranışlar sezmeye başlar. Zamanla ortaya çıkan gerçekler, sadece ilişkisini değil, hayatını da tehdit eden korkunç bir plana işaret eder. Film, gerilimi ve korkuyu ustaca örerken aynı zamanda toplumsal ırkçılık, kimlik ve kontrol temalarını da cesurca işler. Jordan Peele’in yazıp yönettiği bu yapım, hem sürükleyici atmosferi hem de düşündürücü alt metniyle modern korku sinemasında iz bırakan güçlü bir deneyim sunar.

Grace, İkinci Dünya Savaşı sırasında kocasını kaybeder ve güneşe karşı hassas olan iki çocuğuyla birlikte büyük malikanesinde kalır. Perdelerin her zaman kapalı olduğu eve üç kişi gelir. Yaşlı bir kadın, bir adam ve bir dilsiz genç kız. Ev işleri için insan arayan bu kadın iş verdiklerini bazı konularda uyarıyordur. Ancak bu kişilerin yanı sıra diğer faktörleri olaylara dahil ettiğimizde ortaya korku ve gerilimin en üst düzeyde yaşandığı akılda kalan bir Nicole Kidman filmi çıkıyor.

Durdurulamayan ve tehlikeli bir virüs, Güney Kore'yi etki altına alır. Bu esnada Seul'den Busan'a doğru gitmekte olan bir hızlı trenin yolcuları, hayatta kalma savaşı verecektir.

Grace, İkinci Dünya Savaşı sırasında kocasını kaybeder ve güneşe karşı hassas olan iki çocuğuyla birlikte büyük malikanesinde kalır. Perdelerin her zaman kapalı olduğu eve üç kişi gelir. Yaşlı bir kadın, bir adam ve bir dilsiz genç kız. Ev işleri için insan arayan bu kadın iş verdiklerini bazı konularda uyarıyordur. Ancak bu kişilerin yanı sıra diğer faktörleri olaylara dahil ettiğimizde ortaya korku ve gerilimin en üst düzeyde yaşandığı akılda kalan bir Nicole Kidman filmi çıkıyor.

Yapılan araştırmalardan sonra, İngiltere'de kan yoluyla bulaşan ölümcül bir virüs ortaya çıkar. Bu hastalık etkisini saniyeler içinde gösteriyor ve insanlar zombiye dönüşüyordur. Bu ülkenin insanları bu hastalıkla mücadele etmek zorundayken, kendilerini sadece hastalıktan değil, etkilenen insanlardan da korumak zorundadırlar.

Olaylar, karanlık bir varlık tarafından yaşamları alt üst olan bir ailenin çiflik evine, Ed ile Lorraine’in çağırılmalarıyla başlıyor. Bu şeytani varlıkla yüzleşmeleri gerekince, kendilerini hayatlarının en dehşet vakasının ortasında bulurlar.

Yeryüzünde ses çıkaran herkesin peşini bırakmayan bilinmeyen bir güç, insan ırkını yeryüzünden silip atmak üzeredir. Dört kişilik Abbott ailesi, büyük bir disiplinle ve gereksiz gürültü çıkarmadan hayatta kalmalıdır.